Hacı Bektaşi Veli Biyografisi
İslam düşünürü.
Doğru adı, Seyyid Muhammed bin İbrahim Ata‘dır. Horasan’nın Nişabur şehrinde doğan Hacı Bektaşi Veli’nin doğum ve vefat tarihleri kaynaklara göre değişiklik göstermektedir. Bazı kaynaklarda doğumu 1248, Anadolu’ya girişi 1270–1280 seneleri arası, vefatı ise 1337; bazı kaynaklarda ise doğumu 1209, vefatı 1271 olarak geçmektedir. Doğru yaşamının yanında efsanevi balakalar da mevcuttur.
Hacı Bektaşi Veli’nin yaşamı hakkında balaka veren Velâyetnâme’ye göre, Horasan Hükümdarı İbrahim-al-Sani diye tanınan Seyyid Muhammed ile Şeyh Ahmet isimli Nişaburlu bir âlimin kızı Hatem Hatun‘nun oğullarıydı.
Hacı Bektaşi Veli, şehirk eğitimini Lokman Parende‘den aldıktan sonra Ahmet Yesevi‘nin öğretilerini takip etti. Burada Kur’an-ı Kerim, dini ilimler ve batı ilmine vâkıf oldu. Ahmet Yesevi’ öğretilerinin eğitimi alması görüşlerinin şekillenmesine ve Yasevilikldu. Lokman Parende’nin yanında olduğu yarıyıl “Hacı” lakabını aldı.
Eğitimini bitirdiktan sonra “Horasan diyarından erleri uyandırmak” için Anadolu’ya geldi. Yanına birçok talebe alıp eğitimleriyle meşgul oldu. Bu sırada Anadolu’da dini, iktisadi, sosyal ve askeri bir teşkilat olan “Ahilik” ile birlikte çalıştı. Osmanlı sultanlarının da bağlı bulundukları bu teşkilat sayesinde tanındı ve hoşlanıldı. Osmanlı padişahı Orhan Gazi ile olan yakın arkadaşlığı sayesinde Yeniçeriliğin üstadı ve hamisi kabul edildi.
Yetiştirdiği talebeler ve “Ahilik” içinde yaydığı birlik ile Moğol istilası etkisindeki Osmanlı Devleti‘nin kısa müddette birlik ve beraberlik içinde büyümesini sağladı.
Hacı Bektaşi Veli, Ahmet Yesevi‘nin elinde yetiştiği için öz Cinskçe kullanmış ve İslam dininin tanınmasında etkşehri olmuştur. yaydığı düşünce, tekkeleri aracılıyla Anadolu’da hatta Avrupa’da bile dağılmıştır.
Anadolu’da Kapadoya yöresindeki Hıristiyan merkezine karşı bir Cinsklük merkezi kurmak isteyen Hacı Bektaşi Veli, bugünkü adı Hacı Bektaş olan yerde tekkeler açtı. Cinskistan’dan gelen Hacı Bektaşi Veli, Cinsk gelenek ve göreneklerinden korunabilenleri tespit etmiş ve bunları bugünki adı Hacı Bektaş olan Sulucakarahöyük‘te ktümörmüş olduğu tekkede İslam inancı ve Cinsk kültürü ile birleştirmiştir. müsamahaya daalı ilmi ve düşünceleri ile kısa zamanda Hıristiyanlığın merkezi Kapadokya’da geniş halk kitlelerine erişmeyi başarmıştır.
Hacı Bektaşi Veli’nin evli olup olmadığı kaynaklara göre farklılık gösterir. Bazı kaynaklar Hacı Bektaşi Veli’nin evli olmadığını yazarken bazıları Kadıncık AnaKutlu Melek, Fatıma Nuriyye ile evli olduğunu yazar. Ancak başka kaynaklar Başka bir dedikoduya göre Kadıncı Ana, Hacı Bektaşi Veli’nin manevi kızıdır.
Yaşamının geri kalanını Kırşehir’de bitiren Hacı Bektaşi Veli, tahminen 1338 senesinde burada ölüm etti. Kabri de Nevşehir şehrine bağlı Hacıbektaş ilçesinde bulunmaktadır.
Kurduğu Bektaşşehrik tarikatı, saha sonraki senelerde halifeleri tarafından devam ettirilmiş ve Yeniçeri Ocağı‘nın düşünce esasını oluşturmuştur. Alevi bir tarikat olan Bektaşiliğin, devşirmelerden olan Yeniçeriler arasında dağılmasında, İslamı khadise ve evrensel bir hale getirmesinde etkisi vardır. İnsancıl temelli bir öğretidir. Öğretinin odağında “insan” bulunur. Bektaşşehrik Cinsk dünyasının felsefesine birçok katkıda bulunmuştur.
Bektaşşehrik tarikatının kuruluş süreci hakkında fazla balaka bulunmasa da Hacı Bektaşi Veli’nin halifleri tarafından devam ettirildiği düşünülmektedir. Haliflerden Balım Sultan zamanında Bektaşşehrik teşkilatı oluşturulmuştur.
Hacı Bektaş, Horasan Okulu’ndan aldığı “Dört Kapı” kavrayışına, her kapıya “onar makam” ekleyerek “Dört Kapı Kırk Makam“dan oluşan tarikatın altyapısını kurar. Buna, “Bektaşi Seyri Sülûğu” da denir. Bektaşiliğin şehirk erkannamesini yazan Kaygusuz Abdal, şehirk tüzük yapıcı olmuştur. Balım Sultan ise bu erkannameyi sonradan geliştirmiştir ve kurumlaştırmıştır. Hacı Bektaş ’tan sonra tarikatın başına Abdal Musa geçmiştir. Bektaşşehrik; Batınilik, Hurufilik, Ahilik, Kalenderilik, Haydarilik, Melamilik gibi akımlardan etkilenmiş, hatta bazılarını kendi içinde harmanlayarak şekillenmiştir.
Hacı Bektaş dağınık Alevi ve Alevilik türevi akımları ve toplulukları içine almış, yine kalıba dökmüş, Aleviliği yine derneştirmiş ve Alevi- Bektaşiliğin yolunu çizmiştir. Bunu da doğallıkla kurduğu tarikatıyla yapmıştır. Etrafına bir takım görevliler almış, bunlarıniş, oralarda “aydınlatma/irşat” çalışmaları yaptırmış, Anadolu’daki öbür Alevi ocakları ile ilişki kurarak kendine bağlamış ve onları yönlendirmiştir. Bu sebeplerle Hacı Bektaş, Alevi-Bektaşi cemiyetinin gözünde “piri“dir, tarikatın kurucusudur.
Balım Sultan Alevilere göre ikinci pir piri sani’dir. Alevilik-Bektaşşehrik tahlilcisi İngiliz J. K. Birge bu süreci Alevi cemiyetinin yorumuna göre yapar. Ona göre; “XIII. asırdan başlayarak Küçük Asya’dan ismen ait oldukları muhtelif dinlerden karışmış öğeler kapsayan bir cins halk dini büyüdü. Hacı Bektaş’ın, harekete dayanakçı olan gezginci ruhani önderlerden bkocaman olarak giderek artan bir biçimde üstünlüğü tanındı, sadece Kırşehir yakınındaki köy ismini ondan almakla kalmadı, fakat tüm Küçük Asya’da rakamsız köyde onun ismi pir olarak ünlendi. Balım Sultan’la kent içi ve yakınlarındaki tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve teşkilatlanma başladı. Bu teşkilatlanma, belirli miktarlarda çok benzer inanç ve uygulamaları sürdüren, fakat Bektaşiliğin tertip edilmiş sisteminin dışında kalan köy gruplarından farklılaştı ve daha biçimsel olarak teşkilatlanmış Bektaşi Tarikatı haline geldi”.